Diyalektik materyalizm (diğer adları: eytişimsel maddecilik, eytişimsel özdekçilik). Materyalizm'in Karl Marx tarafından yorumlanmış biçimi. Marksist felsefenin adlandırılma biçimi ya da Marksizmin felsefi öğretisi.


1- FELSEFE VE METAFİZİK SİSTEMLER 

Bir zamanlar bütün insan bilgileri FELSEFE (us sevgisi, akıl dostluğu) adı ile bir araya toplanırdı. Bütün ilimler felsefe demekti. Fakat insanın bilgisi ilerledikçe, birçok bilimler felsefeden ayrıldı. Son zamanlara kadar okullarda okutulan felsefe deyince, akla şu konular gelirdi: (a) Psikoloji, (b) Mantık, (c) Metafizik (doğa üstü), (d) Ahlâk (moral), (e) Felsefe tarihi. Ancak 19. yüzyılın ortalarından beri, bu beş konudan da çoğı: felsefeden ayrıldı. Örneğin Psikoloji denilen ruhiyat başlı başına bir bilim oldu. Hatta birçok psikolojiler meydana geldi. Felsefe tarihi, esasen özel bir felsefe meselesi değildi. Geçmiş felsefelerin, söylenmiş felsefe mezheplerinin sıra ile anlatılışı idi. Geriye ü ç şey kalıyordu: Mantık, Metafizik, Ahlâk.
(i) AHLÂK: Bir felsefe meselesi olmaktan çok, felsefece kabul edilmiş teorik prensip ve hükümleri, insan hayatına uygulamaya kalkışmak idi. Her filozofun ileriye sürdüğü ve denenmesini öğütlediği bir ahlâk reçetesi vardı .Onun için çok geçmedi, ahlak da özel bir bilim haline geldi. Ve pratik ahlak ya da sosyoloji denilen toplum bilimine malzeme oldu. Yahut da adab-ı muaşeret (görgü kuralları) kitapları kılığına geçti: Salon kuşu oldu.
(ii) METAFİZİK: Doğa ve fizik (madde) ilimlerinden sonra gelen, fizik ötesi denen konu dur.(Metafizik felsefe bir tek şey arardı: Mutlak Hakikat. Yani ebedî, ezelî, değişmez şeyi.. Fakat evrende öyle şey yoktur. Metafizik mutlak haki kati nerede arardı? ilimin henüz boş bıraktığı, yani insan bilgisinin erişemediği yerlerde. Şu halde metafizik, bilinmeyen şeyi bilmek gibi bir iddia idi. Hem de o aranan şey mutlaka Mutlak olacak ve o şeyi bir tek filozof, kendi kafasından uyduracaktı. İşte bu uydurma mutlak hakikatlerin herbirine Metafizik sistem denilirdi. 19. yüzyılın ortalarından beri gerek madde, gerek hayat ve gerekse toplum alanlarında yapılan katı keşifler artık o gibi uydurma hakikatlere yer bırakmadı. Metafizik iddialar ve sistemler, artık kadim hurafeler ve masalar gibi, insan bilgisinin çocu kluk devrine özgü birer müstehase (fosil) olarak müzeye kaldırılmak gerekti. Metafizik eğer hâlâ bireylerde yaşıyorsa, bu, hurafe ve masalın hâlâ ilimden kuvvetli olduğuna delâlet etmez. Toplumun bazı hayattan kopmuş tabakaları ve döküntüleri içinde, büyü cülük ve ipnotizmacılık, ispritizmacılık gibi metafizikçiliğin de en son bir teselli itikadı halinde süründüğüne delâlet eder. Eskiden, metafizik düşünce devrinde, madde evreni üzerine Doğa Felsefesi ve toplum hakkında da Tarih Felsefesi diye bir takım uydurmaca sistemler, ileri sürülürdü. Fakat bugün o sistemler artık okunmaz hale geldi. “Tabiatın diyalektik yorumlanması (kavranışı) nasıl her türlü tabiat felsefesini 5 hem gereksiz ve hem de olanaksız bir hale getirdiyse, tıpkı öyle, tarihin Marksistçe yorumlanması da, tarih alanında felsefe yapmayı sona erdirdi.” (F. Engels.) Bu yeni kavrayışın evren (toplum ve tabiat) hakkındaki genel görüşüne: “DİYALEKTİK MATERYALİZM” denilir. İnsanlığın şimdiye kadar vardığı bu en yüksek bilimsel kavrayışına göre: “Artık her alanda yapılması gereken şey, ilişkileri kafanın içinde tahayyül etmek değil, olaylar içinde keşfetmektir.” (Friedrich Engels)
(iii) MANTIK: Görüyoruz ki, felsefenin buraya kadar iler tutar yeri kalmamıştır. Bu duruma adını vermek gerekirse, diyebiliriz ki, artık Antika felsefe sona ermiştir. Mantık nedir? Bir kelime ile: düşünce ilmidir, işte, bizzat düşünce prosesi kanunlarının doktrini, mantık ve diyalektik sahası -o da kalırsa- kalır. (F. Engels; Ludwig Feu erbach ve Klâsik Alman Felsefesinin Sonu s. 84).

2- DİYALEKTİK VE FELSEFE 

Biz burada Diyalektik Materyalizm adını alan, ve metafizik felsefeye bir daha geri gelmeyecek şekilde son veren, bugün için biricik doğru kavrayışı göreceğiz. Diyalektik materyalizme göre, felsefe deyince anlaşılan şey: “Ruh ile madde arasındaki ilişkilerin belirli yorumuna dayanan genel bir evrene bakış” tır. (a.g.e, s. 32). Bu itibarla, diyalektik materyalizm herşeyden önce bir “Weltanschaung” (Evreni kavrayış) tır. Kavranılacak evren nedir? Evren denince, bir doğa ve toplum denilen maddî dünya ile bir de insana özgü düşünce denilen ruhî veya manevî dünya hatıra gelir. Daha kısa ve anlaşılır olmak için, maddî dünyaya varlık; manevî dünyaya da düşünce adı verilir. Bu iki dünya birbirinden ayrı olmakla birlikte, gayrı değildirler: Yani varlıkla düşünce arasında hem sıkı bir ilişki, hem de ortak olan yön vardır. Düşünce ile varlığın ilişkisi şudur: Varlığı da düşünceyi de kavrayan şey gene düşüncedir. Etrafımızda bir doğa olduğunu; bir toplum bulunduğunu, bu doğayla toplumun birtakım kanunlara uyarak yürüdüğünü ve düşüncemizden ayrı olduğunu bize bildiren ve kavratan şey düşüncemizdir. Buna, varlığı kavramak deriz. Fakat o varlıktan ayrı bir düşüncemiz bulunduğunu ve bu düşüncenin de kendine özgü bir takım kanunlara uyarak yürüdüğünü keza bize bildiren ve kavratan da gene düşüncedir. Buna da düşünceyi kavramak denir. Şu halde, düşünce kavramı kuruntuya dayanan bir şey değil; varlık gibi, tek insan ruhunun dışında kabul edilebilecek, yani objektif birşeydir. Bu itibarla düşünce denilen iç dünyamız, varlık denilen dış dünyanın içinde varlığın bir parçası demektir. Fakat, düşünce olmasa varlığı kavramamıza imkân yoktur. Yani düşünce ile varlık arasında karşılıklı ve sıkı bir ilişki vardır. Aslında düşünce ile varlığı kavramamızı mümkün kılan şey ancak bu ilişkidir. Düşünce ve varlığın ortak yönü şudur: Varlık dediğimiz dış dünya, düşüncemizden nefsimizden hariç, objektif bir varlıktır diyoruz. Ama düşüncemiz olmasa varlığı kavrayamayacağımızı söylerken de, varlığın düşüncemize, nefsimize dahil, sübjektif bir kavranışı olduğunu bildirmiş oluruz. Keza düşüncenin de bizim düşüncemize, nefsimize ait, sübjektif birşey olmasına rağmen, varlık içinde ayrı bir 6 varlık halinde bulunması, düşüncenin aynı zamanda objektif birşey olduğunu bildirmiş olur. Görülüyor ki, gerek varlık, gerekse düşünce aynı zamanda hem objektif, hem de sübjektiftir. Düşünce ve varlık, aynı zamanda hem tek insana göre, nefsimize nazaran vardır: (Sübjektif). Hem de tek insanın dışında, nefsimizden hariç olmak üzere vardır: (Objektif). İşte aralarındaki birinci ortak nokta, her ikisinin de hem objektif, hem de sübjektif olmak suretiyle içli dışlı, birbirine grift bulunmasıdır. Bu sıkı bağ, ortaklık nedendir? Gerek varlığın, gerekse düşüncenin aynı özden gelmemelerindendir. Varlıkla düşüncede ortak olan öz nedir? Her ikisinin de değişme ve hareket halinde bulunmaları ve bu hareketi belli bir takım kanunlara göre yapmalarıdır. Hareket, en geniş anlamıyla varlığın da, düşüncenin de özüdür, aslı ve esasıdır. Hareketin en genel kanunlarını gözden geçirmek düşüncenin de, varlığın da kanunları hakkında genel bir fikir edinmek olur. Şu halde diyalektik, düşünce ve varlık ayırt etmeksizin, evrenin en genel hareket kanunlarını inceleyen bir ilimdir. İlimdir diyoruz, doğrusu da budur. Diyalektik, gerçekten var olan hareketin kanunlarını olduğu gibi inceler ...Böyle bir incelemeye felsefe adı verilemez. Felsefe, ilimlerin dışında, ilimlerin bulamadığı hakikatleri uydurmakla uğraşır. Diyalektiğin uydurduğu hiç bir şey yoktur. 0 gözlem ile kavranılan hareket kanunlarını gösterir. Şu halde bütün öteki ilimler gibi, müşahedeye, tecrübeye, olan bitene dayanan bir ilimdir. Jeoloji nasıl yeryüzünün hareket kanunlarını. Sosyoloji de nasıl toplumun hareket kanunlarını tespit ederse, Diyalektik de öylece, düşünce ile varlığın genel hareket kanunlarını tespit eder. Sosyolojiye nasıl “toplum felsefesi” veya “tarih felsefesi” demek saçma ise, diyalektiğe de “varlık felsefesi” veya “düşünce felsefesi” demek o kadar yersizdir. Felsefe bir zamanlar insan bilgilerini derlemek bakımından tarihsel rolünü oynamış bitirmiştir denilebilir. Bu anlamda, yalnız metafizik felsefe ile değil, her türlü felsefe ile alış verişi kesmek zorunlu olur. Bir kelime ile diyalektik, her-türlü felsefenin mezar kazıcısıdır.

3- İDEALİZM - MATERYALİZM VE BİLGİ KONUSU 

Felsefe artık ilmi simya gibi, din gibi, masal gibi tarihe karışmıştır diyoruz. Felsefe bugün ancak, geçmiş insan nesillerinin bilgi boşlukları etrafında ne gibi düşünce fantezileri yapabileceklerini göstermeye yarar, diyoruz... Ya felsefenin koyduğu meseleler ne olacak? Felsefenin ortaya attığı ana mesele nedir? “Her felsefenin ve özellikle modern felsefenin esas büyük meselesi, düşüncenin varlıkla ilişkisidir” (F. Engels). Düşünce ile varlık veya ruh ile madde arasındaki münasebet deyince iki soru hatıra gelir: (1) Ruh mu maddeyi yaratır, madde mi ruhu? Daha doğrusu düşünce mi önce gelir, varlık mı? Bu sorudan idealizm ve materyalizm meseleleri çıkar. Ontoloji (Genel varlık bahsi) budur. (2) Düşünce varlığın aynı mıdır, gayrı mıdır? Daha doğrusu: “Ruh maddeyi kavrayabilir mi? Bu sorudan da bilgi konusu meselesi çıkar. Filozoflar önce birinci soruya verdikleri cevaba göre iki büyük bölüğe ayrılırlar: (a) Ruh maddeyi yaratır diyen idealisttir, (b) Madde ruhu yaratır diyenler Materyalisttir. Sonra, gerek idealistler, gerek materyalistler, ayrıca kendi içlerinde ikinci soruya verdikleri cevaba göre birtakım bölüklere ayrılırlar. Yalnız unutmayalım: Metafizik felsefece kavranacak varlık, şu bildiğimiz ölümlü düşünce veya varlık değil, mutlak hakikattir. İşte o mutlak düşünceyi kavrarız diyen idealistlere Dogmatik idealist denir. Mutlağı kavrayamayız diyen idealistler de Pragmatik adını alır. Mutlak varlığı kavrarız diyen materyalistlere Dogmatik materyalist denir, Mutlağı kavrayamayız diyenlere de Agnostik adı verilir. Diyalektik evren kavrayışı bütün bu filozof kör dövüşünü bir vuruşta dağıtır. Gelmiş geçmiş tekmil sayın filozoflara sorar: “Bunca kan terleri dökmeniz hep o yaman mutlak hazretleri uğruna mıdır?” ve kısaca cevap verir: “Nafile yoruluyorsunuz; o sizin kendi KURUNTUNUZDUR. Gerçekte mutlak olarak ne bir madde, ne bir fikir veya hakikat vardır. Ne de onu kavrayıp kavrayamamak meselesidir.” Diyalektik materyalizm, müzelik filozoflara bu müjdeyi verdikten sonra, onlara yanlış kapı çaldıklarını şöyle izah eder: (1) Düşünce mi önce, varlık mı, diye merak mı ediyorsunuz? Bu hususta söz söyleyecek felsefe değil, bilimdir. Gerek tabiat, gerek toplum bilimleri varlıksız ve varlıktan önce düşünce olamayacağını, düşüncesiz ve düşünceden önce varlık bulunduğunu, iki kere iki dört eder gibi ispat etti. Ve ediyor. Bu hakikat ilk okul kitaplarında okunuyor. (2) Düşünce varlığı kavrar mı, diye merak mı ediyorsunuz? Bu hususta da söz söyleyecek göne felsefe değil, tecrübedir. Şu meşhur mutlak hakikat uydurmanızı bir tarafa bırakınız. Çünkü insanlığın artık kuruntuya tahammülü kalmamıştır, insan kafasından geçen herhangi bir düşüncenin tekabül ettiği, ifade eylediği varlığa uyup uymadığını kuru akılla bulamazsınız. O düşünceyi tabiata, hayata, ve topluma uygulayarak sınayınız. Düşüncenizin varlığa ne derece u yduğunu derhal denemiş ve anlamış olursunuz. Engels’in dediği gibi: “Pudingin tadı tadılarak anlaşılır.” Pastanın denenmesi yenmesidir. Bu suretle diyalektik kavrayış, bir taraftan, her türlü felsefeye paydos borusunu çalmış olur; Diğer taraftan da, varlıkla düşünce arasındaki münasebetin sırf ve ancak bir bilim ve tecrübe meselesi olduğunu anlatmış olur. Düşünce ve varlığın mahiyet ve ilişkileri alanında, filozof spekülasyonu ile değil, müspet ilim araştırmaları ile elele yürür. Müspet ilim alanını müspet ilme bırakır. Gömüldüğü tarihi türbesinden elini çıkartıp ilim bildirir. Ve artık kendiliğinden anlaşılır ki, gerçek diyalektik kavrayış bütün gerçek bilimler gibi materyalisttir. Yani, varlığın düşünceden önce gelip, düşüncenin varlığı kavrayabileceğine inanır. Onun için bu yepyeni kavrayışa DİYALEKTİK MATERYALİZM adı verilir.

4- DİYALEKTİK MATERYALİZM 

Bütün bu temizlik işlerini yaptıktan sonra, diyalektik materyalizme inceleyecek hangi konu kalır? Yukarıda söylediğimiz gibi, gerek düşüncenin ve gerekse varlığın en genel hareket kanunlarını incelemek kalır. Şüphesiz aşağıda izah edeceğimiz varlık da, düşünce de esas itibarıyla diyalektik bir surette hareket eder. Ne var ki, aynı diyalektik kanunlar düşünce ile varlıkta ayrı ayrı ve başka türlü ifade olunurlar. Biz de, bu kanunların gözden geçirilmesini kolaylaştırmak için, Diyalektik Materyalizm bahsini iki ayrı bölümde alacağız: A- Diyalektik varlık kanunlarının incelenmesi: Bu bahiste hareket kanunları, düşünceden bağımsız olarak, sırf doğada, hayatta ve toplumda oldukları gibi gözden geçirilecektir. Bu bize, evreni kavrayış esnasında güdeceğimiz yolu yani metotu verecektir. Onun için bu bahse Varlık Kanunları bahsi diyebileceğimiz gibi, Metafizik metottan ayrı olmak üzere, DİYALEKTİK METOD bahsi de diyebiliriz. B- Diyalektik düşünce kanunlarının incelenmesi: Bu konuda, bütün varlık hareketinden çıkan diyalektik kanunların, nasıl varlığın bir parçası olan düşünce için de doğru olduğu görülecektir. Düşünce kanunlarından bahseden ilme eskiden mantık denirdi. Antika felsefenin de metafizik metotuna uygun bir mantığı vardı. Ona formel mantık denir. Onun için diyalektik materyalizm metotunun düşünce kanunlarına uygulanması DİYALEKTİK MANTIK adını alabilir. Gerek metotu ve gerek mantığı itibarıyla, Diyalektik Materyalizmin yukarıdan beri işaret ettiğimiz dört karakteri şunlar olur: (1) Olay ve şeyleri hem objektif, hem de sübjektif olarak gözden geçirir. (2) Bütün evrende (düşünce ve varlık dünyasında) en genel esas, harekettir. (3) Mutlak değişmez denen şey yoktur. Hareket eden herşey değişir. (4) Değişen varlığın da, düşüncenin de aslı maddîdir.

Yorum Gönder

ÖFA

{picture#https://i.pinimg.com/736x/da/b1/5a/dab15a848e7e924705d6dd46cc8dcc59--warcraft-movie-cast-world-of-warcraft-movie.jpg} Tıp, felsefe, bilimle ilgili paylaşımlar yapan; tıp ders notları ve pdf dosyalar paylaşan bilgi sitesi. {twitter#https://twitter.com/bilgitepecom}
Blogger tarafından desteklenmektedir.